Bu kadar bozukluğun sorumluları ve suçluları kimlerdir?Bu kadar bozukluğun sorumluları ve suçluları kimlerdir?
Toplumda aşırı miktarda oportünist varsa, Aşırı miktarda hedonist varsa, Aşırı miktarda arivist varsa, Kırmızı çizginin ötesinde hırsız, dolandırıcı, soyguncu, tek kelimeyle suçlu ve ahlaksız varsa, Dehşet verici miktarda seks manyağı varsa, Asalak varsa, Lüpçü varsa, İçki ve uyuşturucu bağımlısı hasta varsa, Dehşet verici miktarda taciz ve tecavüz varsa, Ahlaksızlık, faziletsizlik, suç patlaması varsa, Güvensizlik varsa, terör varsa, Trafik kazaları bir soykırım halini almışsa, Tam listesi çok uzun olan (Bu sütunlara sığmaz) kötülükler yaygın ve yoğun hale gelmişse, Bütün bunların sorumlusu ve sebebi hangi şahıslara, kurumlara, gruplara aittir? Arz edeyim: 1. Devlete aittir. Devlet toplumu iyi eğitememekte, iyi yetiştirememekte, ahlakı ve âdil hukuku hâkim kılamamaktadır. 2. Eğitim sistemine aittir. Bütün suçluları ve ahlaksızları eğitim sistemi yetiştirir. Okullarda ahlak ve karakter terbiyesi veremeyen eğitim elbette suçludur. Bin kere suçludur. 3. Resmî ideoloji suçludur. Namuslu vatandaşlarla kalkınma olmaz diyen resmî ideoloji. 4. Aileyi yıkan Medenî Kanun suçludur. 5. Toplumu yıkan Ceza Kanunu suçludur. 6. Çocuklarını iyi yetiştiremeyen aileler suçludur. 7. Büyük medya suçludur. 8. Vesayet sistemi suçludur. 9. M. Kemal’in ölümünden sonra Dönmeler tarafından üretilen Kemalizm suçludur. 10. Marksist-Leninist kesim suçludur. 11. İnsanı hayvanlaştıran ateist Evrimciler suçludur. 12. Baş suçlular mı?.. Türkiye’yi babalarının mandırası haline getiren Dönmeler, iki kimlikliler suçludur. (Onlar mandıralarını ve ineklerini çok sever.) 13. Ve sıkı durun: Çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanların, vazifelerini doğru dürüst yapmayan, bozuk sistemin ve düzenin haram nimetlerini iğtinam eden bir kısım seçkinleri, kodamanları, eşrafı suçludur. 14. Tek bir Ümmet haline gelip râşid bir İmam’a biat ve itaat etmeyen, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmayan bütün Müslümanlar suçludur. *** Çoğunluğu oluşturan Müslümanlar, elde fırsat ve imkan olduğu zaman dilimleri içinde en vasıflı çocuklarını subay yetiştirmiş olsalardı, Öğretmen yetiştirmiş olsalardı, Din hizmetlisi yetiştirmiş olsalardı, İdareci yetiştirmiş olsalardı, Yargı mensubu yetiştirmiş olsalardı bu ülke, bu toplum bugünkü hallere düşmezdi. Subaylığı, öğretmenliği, din hizmetini beğenmeyen, onların yerine parası bol, itibarı yüksek dünyevî meslekleri tercih eden Müslümanların âkıbeti zillet ve esaret olur. Müslümanların kurtulması ve yücelmesi için mutlaka birlik, ittihad, tesanüd, uhuvvet içinde tek bir Ümmet olmaları gerekir. Râşid, muktedir, ehliyetli bir İmam’a biat ve itaat etmeleri gerekir. Yüksek ahlak ve karakter sahibi olmaları gerekir. Hikmetsiz Müslümanlar değil, hikmetli Müslümanlar olmaları gerekir. Kur’anın, Sünnetin, ilmin, irfanın ışığında planlı ve programlı çalışmaları gerekir. Ancak ve ancak faziletli Müslümanlar kurtulabilir, yücelebilir, izzet bulur. Fazilet yoksa kurtuluş da olmaz ve gelmez. “Şehvetlerine uyan” fâsık, fâcir, bozuk bir toplum iflah olmaz. Âmirine bi’l-mâruf ve nâıhine ‘âni’l-münker olmayan Müslümanlar zilletten ve azabtan kurtulamaz. Deccalı mehdi bilenler kurtulamaz. Müşrikleri, kafirleri, münafıkları, azılı fasıkları dost ve velî edinenler kurtulamaz. Kurtuluş, necat ve felah istikametle olur. İttihad ile olur. İhlasla olur. İlimle, ifranla, hikmetle olur. Çocukları ve gençleri iyi insan, vasıflı Müslüman yetiştirmekle olur. Ezeldeki ahd ü misaka sadakatle olur. Resulullaha biat ve itaatle olur. Müslümanlar birbirini sevmezse, bir kısmı bir kısmından nefret ederse, çekişip dururlarsa kurtuluş olmaz. Bazı beyinsizler ruhbanlarını erbab haline getirilip putlaştırırsa kurtuluş olmaz. Bilenler bilmeyenleri uyarmaz,. aydınlatmaz, bilgilendirmezse kurtuluş olmaz. Kurtuluş, necat, felah, izzet, Cennet, Cehennem… Bunları İslam, Kur’an, Sünnet, Şeriat, Hikmet-i islamiye bize bildiriyor, bizi uyarıyor; bunlara kulak verip öğrenmezsek, öğrendiklerimizi hayata uygulamazsak işte böyle oluruz. *** Kadırga Kumkapı taraflarında iki çocuğunu okutmak için çırpınan malî ve maddî durumu çok bozuk Suriyeli bir hanım vardı. Arada bir, bendeki zekat fonundan ona az da olsa bir miktar para gönderiyordum. En son gönderdiğimde, okulda okuyan çocuğu, aracı olan muhtar Mehmet beye telefonla “Annem evlendi, maddî durumumuz oldukça düzeldi, artık yardım ve zekat parası almamız doğru olmaz, siz onu başka muhtaçlara veriniz” demiş. |
4035 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |