• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ali.gulhan.58
  • https://www.twitter.com/ali69gulhan
ali gulhan

ZEKAT VE İNFAK

ZEKAT VE İNFAK

 

Allah Yolunda İnfaka Teşvik Edene, İnfak Edene Verilen Kadar Nimet Bahşedileceğinin Müjdelen­mesi

 

16) Ebû Hüreyre (r.a.)’dan rivayet edilmiştir: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

Allah Azze ve Celle buyurdu ki: İnfak et, sana da infak edilsin.”  

Resûlullah (s.a.s.) (yine) şöyle buyurdular:

Allah’ın eli doludur, infak ondan bir şey eksiltmez. O, gece gündüz cömerttir.”

Resûlullah (s.a.s.) devamla şöyle buyurdu:

“Göklerin ve yerin yaratılışından bu yana kimi gördünüz ki, infak etti de, onun mülkünden bir şey eksiltti. Arşı da suyun üze­rindedir. Öbür elinde de terazi vardır. Dilediğini yükseltir, dilediğini düşürür.”

v Buhârî’nin (5352) bir lafzı ise şöyledir:

Allah Azze ve Celle buyurdu ki: (Ey Âdemoğlu) infak et, sana da infak edilsin.”

v Buhârî’nin (7496) bir başka lafzı ise şöyledir:

Allah Azze ve Celle buyurdular ki: İnfak et, sana da infak edilsin.”

v Müslim’in (993) Züheyr bin Harb ve Muhammed bin Abdullah bin Nümeyr rivayetiyle gelen bir lafzı ise şöyledir:

Bize Süfyan bin Uyeyne, Ebû’z-Zinâd ve A’rac ve Ebû Hüreyre’den naklederek bize anlattı ki, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdular:

Allah Azze ve Celle buyurdu ki: (Ey Âdemoğlu) infak et, sana da infak edilsin.”

Resûlullah (s.a.s.) devamla şöyle buyurdu:

Allah’ın eli doludur, infak ondan bir şey eksiltmez. O, gece gündüz cömerttir. Gece gündüz infak etmesi, onun mülkünden bir şey eksiltmez.

v Müslim’in (37/993) gelen bir başka lafzı ise şöyledir:

Allah Azze ve Celle bana dedi ki: İnfak et, sana da infak edilsin.”

Resûlullah (s.a.s.) devamla şöyle buyurdu:

Allah’ın eli doludur, infak ondan bir şey eksiltmez. O, gece gündüz cömerttir. Gece gündüz infak etmesi, onun mülkünden bir şey eksiltmez.

Resûlullah (s.a.s.) devamla şöyle buyurdu:

Arşı da suyun üze­rindedir. Öbür elinde de kabz vardır. Dilediğini yükseltir, dilediğini düşürür.”

İlim ehli şöyle demiştir: “Yüce Allah’ın eli o kadar doludur ki, infak ondan hiçbir şey eksiltmez. Bu hadis, Yüce Allah’ın sıfatlarıyla ilgili bir hadis olup, bu sıfatı hiçbir tevil (yorum) ve benzetme yap­madan alır, öylece okuruz ve öylece iman ederiz. Yüce Allah’ı her türlü mahluktan tenzih ederiz.”

İmam Mazirî (rh.a.) şöyle demiştir: “Allah Resûlü (s.a.s.) halka anlayacakları bir dille konuşmuştur. Böylece hadiste yer alan haberleri onlara söylemeyi kast etmiştir. O da Allahu Teâlâ’nın infakının O’nun mülkünden hiçbir şeyi eksiltmediği ve fakirlik korkusuyla cimriliğe yönelmeyeceği; O’nun bu tür noksanlıklardan uzak olduğu gerçeğidir.” (İmam Mazirî’den muhtasar olarak) Allah (c.c.) en iyi bilendir.

 

***

Veren El Alan Elden Daha Üstündür

 

17) Ebû Umame (r.a.)’dan rivayet edilmiştir: “Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

Ey Âdemoğlu! Fazlı, lütfu (O’nun yolunda) infak edip vermen senin için hayırlıdır. Bu lütfu se­nin infak etmemen ise senin için şerlidir. Sakın kendinde tu­tup (cimrilik edip de) vermezlik etme. Verdiğinde ilk önce aile efradınla başla. Veren el, alan elden daha hayırlıdır.”[1]

 

***

 


 

[1] Müslim (1036).

Sadakayı Hemen Vermenin Fazileti

 

18) Adiy bin Hatem (r.a.)’dan rivayetle şöyle dedi: “Ben Resûlullah (s.a.s.)’in yanında idim, iki adam geldi. Birisi yok­sulluktan, diğeri de yol güvenliğinin olmamasından şikayet etti. Resûlullah (s.a.s.) bunun üzerine şöyle buyurdu:

“Yol güvenliğinin olmaması konu­sunda derim ki, uzun zaman geçmez, Mekke tarafına bek­çisiz bir kervan çıkar. Yoksulluğa gelince; sizden birisinin, sadakasıyla dolaşıp onu kabul edecek birini bulamayacağı zaman gelmeden kıyamet kopmaz. Sonra siz­den biriniz, orada bir örtü ya da tercüman olmadan Allah’ın (c.c.) huzu­runda durur. Sonra Allahu Teâlâ:

“Ben sana mal vermedim mi?” diye buyurur. Kul da:

“Evet, verdin.” der. Allahu Teâlâ da:

“Sana bir elçi göndermedim mi?” der. Kul da:

“Evet, gönderdin.” der. Bunun üzerine sağ tarafına bakar, ateşten başka bir şey göremez. Sol tarafına bakar, ateşten başka bir şey göremez. Sizden birisi yarım hurma da olsa, cehennem ateşinden sakınsın. Bunu da bulamazsa, güzel bir söz ile sakınsın.”[1]

v Yine kendisine ait (3595) başka bir rivayette Sâd bin et-Tâî’den gelen bir hadiste şöyle demiştir:

“Bize Muhal bin Halîfe, ona da Adiy bin Hatem rivayet etti, o şöyle dedi: “Resûlullah (s.a.s.)’in yanında bulunduğum bir va­kitte bir adam çıkageldi ve yoksulluktan şikayette bulundu. Sonra başka bir adam çıkageldi ve yol güvenliğinin olmaması konu­sunda şikayette bulundu. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.):

“Ey Adiy! Hîre’yi gör­dün mü?” diye sordu.

“Görmedim, lakin haberini duydum.” dedim. Daha sonra şöyle buyurdu:

“Eğer ömrün uzun olursa, bir kadının devesinin terkisine binip, Hîre’den yola çıkarak, Allah’tan başka kimseden korkmaksızın Kâbe’ye kadar gelerek tavafta bulunduğunu göreceksin.” Ben de kendi kendime:

“Beldeleri fenalıklarla, ateşlerle dolduran yol kesiciler nerede?” de­dim. Resûlullah (s.a.s.) sözüne devam edip:

“Eğer ömrün uzun olursa, görürsün: Kisra’nın hazine­leri fethedilecektir (müslümanların olacak).” dedi. Ben de:

“Hürmüz’ün oğlu Kisra’nın hazineleri mi?” diye sordum.

“Hürmüz’ün oğlu Kisra’nın.” diye buyurdu. Devamla şöyle buyurdu:

“Ömrün uzun olursa, yine göreceksin: Bir adam avuç dolusu altın veya gümüş sadaka ile çıkar, onu kendisin­den kabul edecek birini arar da onu kabul edecek kimseyi bulamaz. Sizden biri, Allahu Teâlâ’ya kavuştuğu gün Allah­‘ın huzuruna çıkacak, aralarında Allahu Teâlâ’nın sözünü kendisine iletecek bir tercüman olmaksızın, Cenab-ı Allah kendisine: Ben sana bir elçi göndermedim mi? O elçi sana benim emirlerimi bildirmedi mi?” diye soracak. Kul da:

“Evet.” diyecek. Allahu Azze ve Celle de:

“Ben sana mal ve çocuk vermedim mi ve sana ihsanda bulunma­dım mı?” diye bu­yuracak. Kul:

“Evet.” diyecek. Sonra kul sağ yanına bakar cehen­nemden başka bir şey göremez. Sol yanına bakar cehennemden başka bir şey göremez.”

Adiy (r.a.) dedi ki: “Resûlullah (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu işit­tim:

“Bir hurmanın yarısıyla dahi olsa cehennem ateşinden sakının. Bir hurmanın yarısını da bulamazsanız, tatlı bir söz ile olsun, cehen­nemden sakınınız.”

Adiy (r.a.) dedi ki: “Devesinin terkisine binmiş bir kadı­nın, Hiyere’den yola çıkarak Allahu Teâlâ’dan başkasından korkmaksı­zın Kâbe’ye ulaşarak tavafta bulunduğunu gördüm. Hürmüz oğlu Kisra’nın hazinelerini açanlar (yeni fethedenler) arasında ben de vardım. Eğer ömrümüz uzun olursa, Resûlullah Ebûl Kasım (s.a.s.)’in gümüş çıkarıp kabul edecek birisini bulamaması hadisesini de gö­rürsünüz.”

v Bu Hadisi Müslim’de (1016) buna yakın lafızla rivayet etmiştir.

Hadiste geçen “Ez-zaine”den maksat: Hevdeçteki kadın­dır.

Hadiste geçen: “Ed-Diâr”dan maksat: ki bu kelime “Dâir” ke­limesinin çoğuludur: “Fesat ruhlu, pis yol kesici kimse” demektir.

“Ka’d Searru’ Elbilad” cümlesinin manası ise; “Onların yeryü­zünü fesat ve şer ile doldurmaları, ve fitne ateşini yakmalarıdır.

Hadislerde geçen: “Et-Tayi” ise meşhur bir Arap kabilesi­dir. Hadiste zikredilen Adiy bin Hatim’de bu kabileye mensuptur. Yer­leşim yerleri ise Irak ve Hicaz arasında olan bir bölgedir.

 

***

 


 

[1] Müttefekun aleyh: Lafız ise Buhârî’ye aittir (1413).



958 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın