• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ali.gulhan.58
  • https://www.twitter.com/ali69gulhan
ali gulhan

SELÂM BÖLÜMÜ

SELÂM BÖLÜMÜ

 

“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, sahiplerinden izin almadan, selam vermeden girmeyin...” (Nur: 24/27)

“... Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından bolluk bereket ve esenlik dileyerek, birbirinize mutlaka selam verin...” (Nur: 24/61)

“Bir  selam aldığınızda daha güzel bir selam ile karşılık verin veya en azından benzeri ile...” (Nisa: 4/86)

“İbrahim (a.s.)’ın meleklerden ağırladığı misafirlerinin haberi sana geldi mi? O elçiler İbrahim (a.s.)’a gelip ona selam verdiklerinde size de selam olsun demişti...” (Zariyat: 51/24-25)

131) Selâmın Ve Selâmlaşmayı Yaygınlaştırmanın Fazîleti

 

846. Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Bir adam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

– İslâm’ın hangi özelliği daha hayırlıdır, diye sordu? Resûl–i Ekrem:

“Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermendir” buyurdu.[1]

                                                                                                                

847. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ Âdem sallallahu aleyhi ve sellem’i yaratınca ona:

– Git şu oturmakta olan meleklere selâm ver ve senin selâmına nasıl karşılık vereceklerini de güzelce dinle; çünkü senin ve senin çocuklarının selâmı o olacaktır, buyurdu. Âdem aleyhi’s–selâm meleklere:

– es–Selâmü aleyküm, dedi. Melekler:

– es–Selâmü aleyke ve rahmetullâh, karşılığını verdiler. Onun selâmına “ve rahmetu’l–lâh”ı ilâve ettiler.”[2]

 

* Nisa: 4/86 ayetiyle öğretilen selamlaşma şeklini Allah burada da melekle Hz. Adem arasında tatbikatlı olarak göstermiştir. [3]

 

848. Ebû Umâre Berâ İbni Âzib radıyallahu anhümâ şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize şu yedi şeyi emretti: Hasta ziyaretini, cenâzeye iştirak etmeyi, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazluma yardımcı olmayı, selâmı yaygın hale getirmeyi ve yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin etmeyi.[4]

 

849. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız.”[5]

 

* Çünkü selam barışıklığın, dostluğun, karşılıklı konuşma ve anlaşmaya hazır oluşun ilk göstergesidir. [6]

 

850. Ebû Yûsuf Abdullah İbni Selâm radıyallahu anh şöyle dedi:

Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i:

“Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz” buyururken işittim.[7]

 

851. Tufeyl İbni Übey İbni Kâ’b, söylediğine göre Abdullah İbni Ömer’e gelir ve onunla birlikte çarşıya çıkarlardı. Tufeyl sözüne şöyle devam etti:

Biz çarşıya çıktığımızda, Abdullah, eski eşya satan, değerli mal satan, yoksul veya herhangi bir kimseye uğrasa mutlaka selâm verirdi. Bir gün yine Abdullah İbni Ömer’in yanına gelmiştim. Çarşıya gitmek için kendisine arkadaş olmamı istedi. Ona:

– Çarşıda ne yapacaksın? Alış verişe vâkıf değilsin, malların fiyatlarını sormuyorsun, bir şey satın almak istemiyorsun, çarşıdaki sohbet yerlerinde de oturmuyorsun? Şurada otur da, birlikte konuşalım, dedim. Bunun üzerine Abdullah:

– Ey Ebû Batn! –Tufeyl, iri göbekli bir kişi olduğu için böyle hitap etmiştir– Biz, sadece selâm vermek üzere çarşıya çıkıyoruz; karşılaştığımız kimselere de selâm veriyoruz, cevabını verdi.[8]

 

* Sadece selam verip almak suretiyle sevap kazanmak için çarşı ve pazara çıkıyor İbni Ömer. Şimdi ise ne maksatlarla çarşı ve pazara çıkılıyor. [9]


 


[1] Buhârî, Îmân 20; İsti‘zân 9, 19; Müslim, Îmân 63. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 131; Nesâî, Îmân 12.

550’de geçmiş, gerekli açıklama orada verilmişti.

[2] Buhârî, Enbiyâ 1; İsti’zân 1; Müslim, Cennet 28.

[3] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 262.

[4] Buhârî, Mezâlim 5; Müslim, Libâs 3. Ayrıca. bk. Tirmizî, Edeb 45; Nesâî, Cenâiz 53.

Benzeri 894’de tekrar gelecek olan bu hadis 241’de geçmişti.

[5] Müslim, Îmân 93. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 131; Tirmizî, İsti‘zân 1; İbni Mâce, Mukaddime 6, Edeb 11.

379’da geçmişti

[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 263.

[7] Tirmizî, Kıyâmet 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 174, Et’ime 1.

1167’de tekrar gelecektir.

[8] Mâlik, Muvatta’, Selâm 6.

[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 263.

132) Selam Alıp Vermenin Şekli

 

852. İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bir adam geldi ve:

– es–Selâmü aleyküm, dedi. Hz. Peygamber onun selâmına aynı şekilde karşılık verdikten sonra adam oturdu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

– “On sevap kazandı” buyurdu. Sonra bir başka adam geldi, o da:

– es–Selâmü aleyküm ve rahmetullah, dedi. Peygamberimiz ona da verdiği selâmın aynıyla mukâbelede bulundu. O kişi de yerine oturdu. Hz. Peygamber:

– “Yirmi sevap kazandı” buyurdu. Daha sonra bir başka adam geldi ve:

– es–Selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh, dedi. Hz. Peygamber o kişiye de selâmının aynıyla karşılık verdi. O kişi de yerine oturdu. Efendimiz:

– “Otuz sevap kazandı” buyurdular.[1]

 

* Selamdaki ifadeler arttıkça sevap ta artıyor. [2]

 

853. Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:

– “Şu zât Cibrîl aleyhi’s–selâm’dır; sana selâm ediyor” buyurdu. Ben de:

– Ve aleyhi’s–selâm ve rahmetullâhi ve berekâtüh, dedim.[3]

 

Bu hadis, Buhârî ve Müslim’in bir kısım rivayetlerinde buradaki şekilde “ve berekâtüh” ziyadesiyle, bazı rivayetlerde ise “ve berekâtüh” olmaksızın nakledilmiştir. Kaide olarak, güvenilir râvilerin ziyadesi makbuldür.

 

854. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir söz söylediği zaman, onunla ne kasdettiğinin iyice anlaşılması için sözünü üç defa tekrarlardı. Bir topluluğun yanına geldiğinde onlara üç defa selâm verirdi.[4]

 

855. Mikdâd radıyallahu anh, uzun bir hadisinde şöyle dedi:

Biz, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in süt hissesini ayırıp kaldırırdık. Resûl–i Ekrem geceleyin gelir, uyuyanı uyandırmayacak, uyanık olanlara işittirecek şekilde selâm verirdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir gece geldi, yine her zamanki gibi selâm verdi.[5]

 

* Hiç kimseyi rahatsız etmemek peygamberimizin adetlerindendi, selamla bile olsa... [6]

 

856. Esmâ Binti Yezîd radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün mescide uğradı. Kadınlardan oluşan bir cemaat orada oturmaktaydı. Hz. Peygamber onlara eliyle işaret ederek selâm verdi.[7]

 

857. Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanların Allah katında en makbulü ve O’na en yakın olanı, önce selâm verendir.”[8]

 

* Yakın olduğu zaman sesle selam verdiğine dair rivayetler vardır. Burada ise kadınlar biraz uzakta olmuş olacaklar ki eliyle de onları işaret ederek uyarmıştır. El ile işaret ederek selam verip almak gayri müslimlerin adetidir. Fitne korkusu olmadığı takdirde kadınlara da selam verilebilir. [9]

 

858. Ebû Cürey el–Hüceymî radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:

– Aleyke’s–selâm yâ Resûlallah! dedim. Peygamber Efendimiz:

– “Aleyke’s–selâm deme; çünkü aleyke’s–selâm ölülere verilen selâmdır” buyurdu.[10]


 


[1] Ebû Dâvûd, Edeb 132; Tirmizî, İsti’zân 2.

[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 263.

[3] Buhârî, Bed’ü’l–halk 6; İsti’zân 16; Müslim, Fezâilü’s–sahâbe 90–91.

[4] Buhârî, İlm 30; İsti’zân 13. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 28.

696’da geçmişti.

[5] Müslim, Eşribe 174. Ayrıca bk. Tirmizî, İsti’zân 26.

[6] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 264.

[7] Tirmizî, İsti’zân 9. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, VI, 458.

865’de tekrar gelecektir.

[8] Ebû Dâvûd, Edeb 133. Benzer bir rivayet için bk. Tirmizî, İsti’zân 6.

[9] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 264.

[10] Ebû Dâvûd, Libâs 24; Tirmizî, İsti’zân 27.

Uzun olarak 796’da geçmişti, 858’de tekrar gelecek

133) Selâmın Âdâbı

 

859. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Binitli olan yürüyene, yürüyen oturana, sayıca az olan çok olana selâm verir.”[1]

 

Buhârî’nin bir rivayetinde: “Küçük büyüğe selâm verir” ilâvesi vardır.[2]

 

860. Ebû Ümâme Suday İbni Aclân el–Bâhilî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İnsanların Allah katında en makbul olanları, selâma ilk başlayanlardır.”[3]

Tirmizî’nin Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayetine göre bir adam:

– Yâ Resûlallah! İki kişi birbirleriyle karşılaşınca onlardan hangisi daha önce selâm verir? diye sordu. Peygamber Efendimiz de:

– “Allah Teâlâ’ya daha yakın olan” buyurdu.[4]


 


[1] Buhârî, İsti’zân 5, 6; Müslim, Selâm 1; Âdâb 46. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 134; Tirmizî, İsti’zân 14.

[2] Buhârî, İsti’zân 7.

[3] Ebû Dâvûd, Edeb 133.

Uzun olarak 796 ve 856’da geçmişti.

[4] Tirmizî, İsti’zân 6.

134) Selâmı Tekrarlamak (Bir Yere Tekrar Girip Çıkan Veya Aralarına Ağaç Gibi Bir Engel Girmesi Sebebiyle Birbiriyle Tekrar Karşılaşan Kimselerin Her Defasında Selâm Vermelerinin Müstehap Oluşu)

 

861. Ebû Hüreyre radıyallahu anh, namazını, namazın gerektirdiği edeplere riâyet etmeyerek kılan kimse hakkındaki hadisinde belirttiğine göre, o kişi mescide gelip namaz kıldı, sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına geldi ve ona selâm verdi; Resûl–i Ekrem onun selâmına mukâbelede bulundu ve:

“Dön ve namaz kıl, çünkü sen namaz kılmadın” buyurdu. Adam dönüp yeniden namaz kıldı, sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna gelip tekrar selâm verdi. Neticede bu durum üç defa tekrarlandı.[1]

 

862. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz din kardeşine rastladığında ona selâm versin. Eğer ikisinin arasına ağaç, duvar ve taş girer de tekrar karşılaşırlarsa, tekrar selâm versin.”[2]


 


[1] Buhârî, Ezân 95, 122; Eymân 15; İsti’zân 18; Müslim, Salât 45. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 110; İsti’zân 4; Nesâî, İstiftâh 7; Tatbîk 15; Sehv 67; İbni Mâce, İkâmet 72.

[2] Ebû Dâvûd, Edeb 135.

135) Evine Giren Kimsenin Selâm Vermesi

 

“... evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından bolluk, bereket ve esenlik dileyerek, birbirinize mutlaka selam veriniz...” (Nur: 24/61)

 

863. Enes radıyallahu anh şöyle demiştir:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:

“Yavrucuğum! Kendi ailenin yanına girdiğinde onlara selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun” buyurdu.[1]


 


[1] Tirmizî, İsti’zân 10.

136) Çocuklara Selâm Verilmesi

 

864. Enes radıyallahu anh, çocuklara rastladığı zaman onlara selâm verir ve:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı, derdi.[1]


 


[1] Buhârî, İsti’zân 15; Müslim, Selâm 15. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 136; Tirmizî, İsti’zân 8; İbni Mâce, Edeb 14.

604’de geçmişti

137) Erkeğin Kadına Selâm Vermesi (Erkeğin Kendi Hanımına, Mahremlerinden Bir Kadına, Haklarında Fitne Korkusu Bulunmayan Yabancı Bir Kadına Veya Kadınlara Selâm Vermesi Ve Bu Şartlarla Kadınların Da Selâm Vermesi)

 

865. Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh şöyle demiştir:

Aramızda bir kadın –bir başka rivayette yaşlı bir kadın– vardı. Pazı köklerini alır, onları güvecin içine koyup pişirir, biraz da arpa öğütürdü. Biz cuma namazını kılıp döndüğümüz zaman ona selâm verirdik. O da hazırladığı yemeği bize ikram ederdi.[1]

 

866. Ümmü Hânî Fâhite Binti Ebû Tâlib radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Mekke’nin fethi günü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiştim. Resûl–i Ekrem yıkanıyor, Fâtıma da elinde bir örtüyle ona perde tutuyordu. Ben selâmımı verdim.[2]

 

867. Esmâ Binti Yezîd radıyallahu anhâ şöyle dedi:

Kadınlarla birlikte otururken, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem yanımıza uğradı ve bize selâm verdi.[3]


 


[1] Buhârî, İsti’zân 16, Cum’a 40; Hars 21; Et’ime 17.

[2] Müslim, Hayz 70–71, Salâtü’l–müsâfirîn 81–82. Ayrıca bk. Buhârî, Gusül 21; Salât 4; Tirmizî, İsti’zân 34.

[3] Ebû Dâvûd, Edeb 137; Tirmizî, İst’zân 9. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 14.

138) Îman Etmeyenlere Selâm Verip Almak (İnanmayanlara İlk Olarak Bizim Selâm Vermemizin Haram Olduğu, Onların Selâmlarına Nasıl Karşılık Verileceği, Müslümanlarla Müslüman Olmayanların Bir Arada Oturduğu Meclise Selâm Vermenin Müstehap Olduğu)

 

868. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yahudi ve hıristiyanlara öncelikle siz selâm vermeyin. Yolda onlardan biriyle karşılaştığınız zaman, eziyet etmemek şartıyla, onları yolun kenarından yürümeye zorlayınız.”[1]

 

* Hadislerin genel muhtevası ve İslam tarihindeki tatbikata göre müslümanlar ehli kitap denilen hristiyan ve yahudilere selam vermemişler, onlar verirlerse “ve aleyküm” diye alınması uygun görülmüştür. Onlara saygı ifadesi olarak yol vermek uygun değildir. Allah’tan gelen son mesaja, İslama kulak vermedikleri ve kabul etmediklerinden dolayı oların yeryüzünün gerçek sahibi olan müslümanlara da hürmet edip yol vermeleri gerekir. Müslüman olmamız hasebiyle yoldan ve umumi olarak istifade edilen yerlerden istifade hakkına ilk olarak Allah’ın son mesajına itaat edenler layıktır. Diğerleri kenara zorlanarak müslümanlar yoldan geçerler. [2]

 

869. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kitap ehli olanlar size selâm verdiklerinde, onlara: Ve aleyküm, deyiniz.”[3]

 139) Ayrılırken Selâm Vermek (Bir Kimsenin Meclisten Kalktığı Bir Veya Daha Çok Arkadaşından Ayrıldığı Zaman Selâm Vermesinin Müstehap Olduğu)

 

871. Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.”[1]

 

* Bir yere girerken ve çıkarken selam verilmesi peygamberimizin hem sözüyle hem de davranışıyla öğrendiğimiz sünnetlerdendir. Her ikisi de fazilet ve sevap yönünden birbirinden farklı değildir. Bu selam vermeler müslümanlar arasında iyi ilişkilerin geliştirilmesi ve devamını sağlayan ahlaki kurallardandır.

İlk gelindiğinde verilen selam gelen kişinin iyi niyet ve hayır için geldiğinin ve kötülük ve şer bulunmadığının bir ilanıdır. Ayrılırken verilen selam ise kendisinin o kimseler yanında bulunmadığı sürece hem kendi kötülüklerinden hem de her türlü kötülüklerden emniyette olmaları arzusunun bir ilanı olduğunun işaretidir. Böylelikle iki selam arasında bir fark yoktur. [2]


 


[1] Ebû Dâvûd, Edeb 139; Tirmizî, İsti’zân 15.

[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 267.

 

870. Üsâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, müslümanlar, müşrikler –puta tapanlar– ve yahudilerden oluşan bir topluluğa rastladı ve onlara selâm verdi.[4]


 


[1] Müslim, Selâm 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 138; Tirmizî, İsti‘zân 12; İbni Mâce, Edeb 13.

[2] Abdullah Parlıyan, Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 266.

[3] Buhârî, İsti’zân 22, Mürteddîn 4; Müslim, Selâm 6–9.

[4] Buhârî, İsti’zân 20; Müslim, Cihâd 116. 



1305 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın