• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/ali.gulhan.58
  • https://www.twitter.com/ali69gulhan
ali gulhan

İLGİLİ HADİSLER

HAYVAN KESİMİ[1] BÖLÜMÜ

﴿ كتاب الذكاة ﴾

-141 ﴿ نَحْر الْإِبِلِ وَذَبْح الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ ﴾

“Deveyi, ‘nahr’ (= ense veya göğse yakın yerden kesme) ve sığır ile koyunu ise ‘zebh’ (= boğazdan kesme) yöntemiyle kesme”[2] ile ilgili hadisler

(Merginânî) “Hidâye” adlı kitabında konu ile ilgili hadislerin mütevatir olduğunu aynen şöyle anlatmaktadır:

“Deveyi, ‘nahr’ (= ense veya göğse yakın yerden kesme) ve sığır ile koyunu ise ‘zebh’ (= boğazdan kesme) yöntemiyle kesmek, müstehabtır. Ancak deveyi, sığır ile koyun gibi ve koyunu da deve gibi kesmek, mekruhtur. Açıklanan şekildeki kesimin müstehab olması, ‘mütevatir sünnete’ uygun olmasından ve damarların her birisinde uygun görülen kesim yerlerinde toplanmasından kaynaklanır. Uygun görülenin dışındaki kesimin mekruh oluşu, (bu konudaki) sünnete muhalefet etmekten kaynaklanır.”

* * *

-142 ﴿ ذَكَاةُ الْجَنِينِ ذَكَاةُ أُمِّهِ ﴾

“(Kesilen hayvanın karnındaki) ceninin[3] kesimi, annesinin kesimi ile gerçekleşir”[4]                                                                                                                                                                                                  

Bu hadis, şu yoldan gelmiştir:

1.      Ebu Saîd el-Hudrî[5]

Bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir:

2.      Câbir

3.      Ebu Ümâme

4.      Ebu’d-Derda’

5.      Ebu Hureyre

Bunu, Tirmizî söylemiştir. Yine bu konuda şu yollardan da hadis gelmiştir:

6.     Hz. Ali

7.     Abdullah ibn Mes’ud

8.     Berâ b. Âzib

9.     Ebu Eyyûb

10.     Abdullah ibn Ömer

11.     Abdullah ibn Abbâs

12.     Ka’b b. Mâlik

Beyhakî (ö. 458/1066), bu hadisi, bir grup sahabeden mevkuf olarak rivayet etmiştir.

Bu konuda daha geniş bilgi için İbn Hacer (ö. 852/1447)’in “Tahrîcu Ehâdisi’r-Râfiî” adlı kitabı ile “Tahrîcu Ehâdisi’l-Hidâye” adlı kitabına bakabilirsiniz.

* * *

-143 ﴿ اَلتَّسْمِيَة عِنْدَ الذَّكَاةِ ﴾

“Hayvan kesimi sırasında Besmele getirme”[6] ile ilgili hadisler

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Adiy b. Hâtim

2.      Ebu Sa’lebe

3.      Râfi’ b. Hadîc ve daha bir çokları

(Gazzâlî) “İhyâ” adlı eserinin ‘Kitâbu’l-helâl ve’l-harâm fi’l-kelâm ala’l-verâ’ (=Şüpheli şeylerden kaçınma ile ilgili helaller ve haramlar bölümü’n) de aynen şöyle der:

“İmam Şâfiî’nin görüşüne göre; her ne kadar (ister sehven olsun, ister kasten olsun) Allah’ın ismi anılmadan kesilen hayvanın etini yemek caiz ise de,[7] besmelesiz kesilen hayvanın etini yemekten kaçınmakta, verâ’[8]dandır. Çünkü hayvanı keserken besmele getirmenin vacip oluşunda ayet açıktır ve bu husustaki haberler, mütevatir derecesindedir. Resulullah (s.a.v)’e, av etinden yiyip yememeyi soran herkese:

﴿ إِذَا أَرْسَلْتَ كَلْبَكَ الْمُعَلَّمَ وَذَكَرْتَ عَلَيْهِ اسْمَ اللّهِ فَكُلْ ﴾

“Av için yetiştirilmiş köpeğini, Allah’ın ismini anarak salıverdiğin za-man onun getirdiği avı ye”[9] buyurmuştur.

Bu hadis, Resulullah (s.a.v)’den tekrar tekrar rivayet edilmiştir. Kesilecek hayvanın besmele çekilerek kesilmesi, meşhur olmuştur. Bütün bunlar, hayvanı kesme sırasında besmele getirmenin şart olmasını kuvvetlendirmektedir.” (Gazzâlî’nin sözü burada bitmektedir.)

* * *

-144 ﴿ تَسُمُّوا بِاِسْمِي وَلاَ تَكَنَّوْا بِكُنْيَتِي ﴾

“İsmimi, (çocuklarınıza) isim olarak koyabilirsiniz. Fakat künyemi, (kendinize ya da çocuklarınıza) künye yapmayın”[10]

Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:

1.      Enes b. Mâlik

2.      Câbir b. Abdullah

(Münâvî) “Teysîr” adlı kitabında konu ile ilgili olarak der ki: “Bu konudaki bu hadis, şu yollardan da gelmiştir:

3.      Abdullah ibn Abbâs ve daha bir çokları”

(Derim ki:) Bu hadis, şu yoldan da gelmitir:

4.      Ebu Hureyre

Tahâvî (ö. 321/933) “Şerhu Meâni’l-Âsâr”da bu hadisi çeşitli yollarla Ebu Hureyre’den nakletmiştir. Nitekim bu hadisi, (yine çeşitli yollarla)  Câbir’den de nakletmiştir. Bu hadisi, (Ebu Hureyre ile Câbir’den) peşpeşe sıraladıktan sonra şöyle der:

“Bu nedenle Resulullah (s.a.v), kendi künyesiyle künyelenmeyi (insanlara) yasaklamıştır. Fakat kendi ismiyle isimlenmeyi serbest bırakmıştır. Bu, Resulullah (s.a.v)’den açık bir şekilde mütevatir olarak gelmiştir. Dolayısıyla da bu, Resulullah (s.a.v)’e ters düşen bir özelliği göstermektedir.”[11]

Yine de doğruyu en iyi bilen Cenab-ı Allah’tır.

* * *


 

[1]      “Tezkiye” kelimesi, zebh (=kesmek) ve nahr (=boğazlamak) anlamına gelmektedir. Masdar olarak, zekât kelimesi kullanılır. Tezkiye’nin aynı zamanda “temizlik” ve “nema” manaları da vardır.

                Burada temizliğin; hayvanın, kesilerek etinin temiz kılınması” diye anlayabiliriz. Çünkü İslami  şartlara göre uymadan öldürülen hayvanın eti temiz değildir.

        Boğazlamak, yenmeye elverişli olan hayvanı helal kılar. Çünkü yüce Allah’ın, “Ancak boğazladıklarınız müstesna” (Mâide: 5/3) ayeti bunu göstermektedir. Boğazlamak; temiz olan eti, pis olan kandan ayırdığı için  helal olur. Şu halde boğazlamak, helal olmayı ifade ettiği gibi, yenmesi caiz olanın ve olmayanın temizlenmesini de ifade eder.

[2]      “Zebh” ve “Nahr”, iki ayrı kelime ise de, Cumhura göre; aynı manada eş anlamlı olarak kullanılır. Ancak “Nahr” genellikle deve kesimini ifade için kullanılır. Bir hayvanın  göğsü üzerinden bıçakla vurup boğaz damarlarını kesmek anlamına gelir.

        “Zebh” ise; diğer bütün hayvanların kesilemsini ifade için kullanılır. Meşru olan “zebh”, hayvanın nefes borusu (=hulkum) ile yemek borusunu (=meri), bir de bunlar arasında yer alan “vedec” denilen iki kan damarını kesmekten ibarettir. Bu dört şeyden üçünün kesilemesi, Ebu Hanife’ye göre “şer’i zebh”in tahakkuku için yeterlidir.

        Zebh meselesi; yiyeceklerimiz ile gıdalarmızla ilgili önemli bir konuma sahiptir. Yiyecek ve gıda ile ilgili önemli kaidelerin çoğu, kesim meseleleriyle ilgilidir. Gıda maddelerinin ve hayvan mamüllerinin evrensel bir boyut kazandığı, kitlesel işlenmiş gıda imalatının yapıldığı günümüzde müminler daha dikkatli olmaya, önüne çıkan veya gıda satan market ve dükkanlardan satın aldığı hazır yiyecek, gıda gibi şeylerin aslını ve mahiyetini araştırmaya  daha bir özen göstermek zorundadırlar. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v), haram gıdanın, yapılan ibadetlerin kabul edilmesine engel olduğunu belirtmektedir. Haramlık, her zaman çalınmış, gayrı meşru yoldan kazanılmış olmakla tahakkuk etmez. Şer’i usule göre kesilmemiş hayvan eti de haramdır.    

[3]      Cenin: Anne rahminde bulunan yavruya denir. Ceninler, ana rahminde canlanmış olup olmamaları itibariyle iki çeşittir: 1. Canlı cenin, 2. Ölü cenin.

        Ceninler, yaratılışlarının çeşitli safhalarına göre de dört çeşittir. 1. Azası belirmiş olan cenin. 2. Azası henüz belirmemiş olan cenin. Bu, kan parçası mesabesindedir. 3. Azası tamamıyla oluşmuş cenin. Başı, tırnakları, tüyleri belli olan  bir cenin, bu hükümdedir. 4. Azası kısmen oluşmuş cenin. 

[4]      Hadis; kesilen bir hayvanın karnından ölü olarak çıkan yavrunun etinin helal olduğunu göstermektedir. Çünkü anne karnından çıkan yavru, annesinin bir parçasıdır. Annesinin kesilemsi, onun da kesilmesi yerine geçer.

                Ebu Hanife, bu hadisi, (kesilen annesinin karnından canlı çıkan) ceninin boğazlanması, annesinin boğazlanması (gibi yapılır)” şeklinde anlayarak, kesilen hayvanın karnından ölü olarak çıkan yavrunun kan hükmünde olup helal olmayacağını söylemiştir.

                Kesilen hayvanın karnından canlı çıkan cenine gelince, bunun etinin helal olması için ölmeden önce mutlaka boğazlanması gerekir. Aksi takdirde helal olmaz. Bu konuda hiçbir görüş ayrılığı yoktur.

        Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Ebu Dâvud, Edahi 18; Tirmizî, Sayd 10; Dârimî, Edahi 17; İbn Mâce, Zebaih 15; Muvatta, Zebaih 4; Müsned: 3/31, 39, 45, 53; Hâkim, Müstedrek, 4/114; Taberânî, es-Sağir, el-Evsat, el-Kebir; Bezzâr

[5]      Tirmizî, Sayd 10

[6]      Besmele’den kasıt; yüce Allah’ın  herhangi bir ismini anmaktır. Esasen meşru olan her işe başlarken Besmele yada Allah’ın ismi anılmalıdır.

        Kur’an-ı Kerim, “Artık üzerine Allah’ın ismi anılan (hayvan)lardan yiyiniz. Eğer O’nun ayetlerine iman edenler(den) iseniz” (En’âm: 6/118) buyurulmaktadır.

        Yine Kur’an’da, “Üzerlerine  Allah’ın ismi anılmayanlardan yemeyiniz. Çünkü bu, muhakkak ki, bir fasıklıktır” (En’âm: 6/121) buyurulmaktadır.

        Hanefiler, “besmele’yi  ‘kasten’ terk eden kimsenin kestiği hayvan eti haram olur, eğer ‘unutup’ terk ederse kestiği helal olur” hükmünde görüş birliğine varmıştır. Çünkü Hanefiler, En’âm: 6/121 ayetinde yer alan “yemeyiniz” ifadesinin, haram için olduğunu belirtmişlerdir. Yine Hanefiler, bu konuda çeşitli hadisleri de delil olarak getirmişlerdir.

        Kesilecek hayvanı kesecek olan  kimsenin, kıbleye doğru yönelmesi müstehabtır. Daha sonra sesli olarak; “Bismillah” yada “Allahu Ekber” gibi yüce Allah’ın isimlerinden herhangi birini anması yeterlidir. Yüce Allah’ın ismini Arapça söylemek şart değildir. Kendi ana diliyle de Allah’ın adını anarak hayvanı kesebilir.

        Mâide: 5/5’de belirtildiği üzere; hayvanı kesen kimsenin Müslüman yada Ehl-i kitap olması şarttır. Ateist, İslam dışı ideolojiye sahip kimselerin  kestiği hayvan eti yenilmez.

        Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Zebaih 4, 10, 14, 15, 18, 20, 23, 36, 37, Cihad 191, Tevhid 13, Sayd 13; Müslim, Zebaih 1 (1929), 8 (1930), Edahi 20 (1968), Sayd 8; Ebu Dâvud, Edahi 15 (2821), 19 (2829),  22; Tirmizî, Ahkam  5 (1491, 1492); Nesâî, Edahi 20, 21, 26, Zebaih 1, 3, 4, Dahaya 39; İbn Mâce, Sayd 3; Müsned: 4/194, 195; Muvatta, Zebh 1

[7]      İmam Şâfii’ye göre; ister sehven olsun, ister kasten olsun Allah’ın ismi anılmadan kesilen  hayvanın etini yemek caizdir.

[8]      Verâ: Helal ve temiz olan  şeyleri yapmak için şüpheli şeylerden kaçınmaya denir. 

[9]      Buhârî, 4, 10, 14; Müslim, Sayd 8; Ebu Dâvud, Edahi 22; Nesâî, Sayd 4; İbn Mâce, Sayd 3; Müsned: 4/194, 195     

[10]     İsimler, insan üzerinde etki ve telkin gücüne sahiptir. Bu nedenle isimlerin güzel olmasına dikkat edilmelidir. Hz. Peygamber (s.a.v)’de isim koyma üzerinde ısrarla durmuştur. Sadece insanlardaki cahiliye döneminden kalma kötü isimleri değil, hayvan, eşya ve mekanlarla ilgili kötü isimleri de değiştirmiştir.

        Konuyla ilgili hadislerin hepsi; Hz. Peygamber (s.a.v)’in, ümmetine kendi ismini koymalarına izin verdiğini, fakat “Ebu’l-Kasım” künyesini takmalarına izin vermdiğini ifade etmektedir. Hz. Ali’ye ise doğacak çocuğuna isim ve künyesini takmasına ruhsat vermiştir. Bu sebeple alimler, bu meselede bir çok görüş ortaya koymuşlardır.

        İslam alimleri, “Ebu’l-Kasım” dışında kalan bütün künyelerin kullanılabileceği konusunda görüş birliğine varmıştır.

        Hz. Peygamber (s.a.v)’in künyesinin kullanılıp kullanılmayacağı konusundaki bütün görüşler, Hz. Peygamber (s.a.v) ile sahabilerden gelen sünnetlere dayanır.

        Konu ile ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Menakib 20, Edeb 105, 106, 109; Müslim, Âdâb 1 (2131), 2 (2133), 8 (2134); Ebu Dâvud, Edeb 74 (4965); Tirmizî, Edeb 68 (2845); İbn Mâce,              Edeb 33; Müsned: 2/295, 3/170; Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 4/336

[11]     Tahâvî, Şerhu Meâni’l-Âsâr, 4/337

 



542 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın